22 Temmuz 2009 Çarşamba

CUMHURİYETİ KURANLARA KARŞI MONARŞİNİN AYAK SESLERİ(4)


Ancak çok daha ciddi olarak Refah Partisinin ele geçirdiği yerel yönetimler den en büyüğü İstanbul Belediyesi Başkanı refah partisinin genç kanadından , değişim süreci için partisinin uyguladığı yöntemi beğenmeyen Recep Tayip Erdoğan(Prens Sabahattin yandaşları uzantısındaki Liberal demokratların,Özal Gibi bazı büyük sermaye kesiminin,güçlenmekte olan ve İstanbul sermayesinin baskısı altında bunalmış Anadolu sermayesinin ve yurt dışı güçlerin de desteğini alarak Hürriyet ve İtilaf Partisinin 21.versiyonu olarak sahneye çıkıyor.Akıncı gençliği(AK-GENÇ) çağrıştıran Adalet ve Kalkınma Partisini kuruyor.. Özal’ın Başlattığı yeni moda deyimi ile Turuncu devrim niteliğinde ki Yeni Cumhuriyet dönemi değişimini kaldığı yerden sürdürmek için yola çıkıyor.

Peki Özal’ın başlattığı Yeni Cumhuriyet dönemi ne?
Bu dönem Yazımın giriş bölümünde belirttiğim Seçkinci Bürokrasi oligarşisini devre dışı bırakmaya yönelik bir hareket olarak niteleyebiliriz. Ancak bunu sağlamak için yumuşak bir geçişe ihtiyaç vardır. Çünkü bu yeniden yapılandırma projesidir.Statükocu kesim mutlak surette karşı koyacaktır.Öyleyse üç aşamalı bir program yürütmelidir.Birinci aşama Biçimlendirme aşamasıdır.
Özal’ın iktidarının ilk yılında kendi deyimi ile Orta direğin güçlendirilmesi vaadinde her hangi bir iyileşme görülmüyordu. Buna karşın kayıt dışı ekonomi,veya bilinen yaygın deyimi ile Bavul ticareti ile bir takım insanlar ekonomik palazlanma imkanı bulmuş ama Anadolu da bir durağanlık gözleniyordu.Askeri yönetimden kurtulmanın sarhoşluğu giderek yerini “ ne olacak bu memleketin hali ?” mealinde hoşnutsuzluğa bırakmaya başlamıştı yavaş yavaş halk bu rehavetten çıkmaya başlamış Bürokrasi,ekonomi giderek bunalıma girmeye başlamıştı.


Özal durumun farkında idi ve basını kontrol etmenin yollarını aradı, çeşitli yollarla basının büyük çoğunlunu kontrol etmeye başladı.Propaganda çalışmaları gayet sistemli çalışıyordu.Basına askerlerin uyguladıkları sansür ve baskı yöntemlerini kullanarak gerçekler halktan gizleniyor,her gün bir takım yapay olayla gündem şu veya bu şekilde değiştiriliyor kamunun dikkati dağıtılıyordu.

Hayat pahalılaşıyordu. Bunu yaparken de yepyeni zenginler de türemeye başlamıştı.Partisinin partizanları lüks hayat yaşamaya ,”Papatyalar” diye adlandırılan Kadın kolları ile bilinçli olarak fakirleştirilen halkın karşısında gösterişli bir hayat tarzı sergilenmeye başlanmıştı.Burada Temel düstur ”bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler” di,orta direk bel vermeye başlamıştı.

Halk çalışarak değil,faizden para kazanmaya teşvik edilmeye başlamış,çok iyi faiz getiriyor diye özellikle geçim sıkıntısı çeken emekli kesim bu tatlı kazançtan yararlanmak maksadı ile kendi evini satarak bunun parası ile yüksek faiz gelirleri elde etmeye başlamıştı.Bunun sonunun ne olacağını düşünen yoktu. Hele hele Özal’ın “ Benim memurum işini bilir” ifadesi çürümenin ne boyuta geldiğinin açık göstergesi haline gelmişti. Halk “ Elim kırılaydı da bu partiye oy vermeyeydim” diye söylenmeye başlamıştı.


Çünkü Seçkinci bürokrasinin uzun yıllar halka aşıladıkları aşırı tasarrufçu düşünce yerini aşırı tüketime dönüşünce halk elindeki avucundaki neyi varsa kaybetmeye başlamış,buna mukabil düne kadar üretimden sağlanan kazanç yerini al- Sat esasına dayanan aşırı karlı alışverişe bırakmış,mutlu bir azınlık peydahlanmaya başlamıştı. Askeri dönemde İşçi sendikaları baskı altına alınmış onlar da haklarını aramakta acze düşmüşlerdi.

İş kanununda yapılan değişiklikle çalışan işçi kesimi işsizlik korkusuna itilmişti. Nitekim bunlar da olmaya başlamıştı.Demirel’in Yeni Partisi DYP de boş durmuyor meydanlarda boş tencereler gösterilerek halk galeyana getiriliyordu.1980 den önceki yoğun emek politikasının yerini bireysel emek alıyor,Kolektivist devlet anlayışının yerini aşırı Liberalizm alıyordu.Daha doğrusu Uluslar arası vahşi kapitalizm Türkiye’de de boy gösteriyordu.

DİE’nin açıkladığı bilgiler,devlet bilançoları istatiksel üç kağıttan başka bir şey değildi.İşsizlik giderek artmıştı.Sosyal yardım olanakları bir takım genelgelerle zorlaştırılmış,her yerde aş evleri çoğalmıştı.
İşte Özal Planının ilk aşaması için ortam hazırlanmıştı. Sözüm ona yolsuzluk ve rüşvetle mücadele yapıldığı gerekçesi ile kendi bakanını bile yüce divanda yargılatıyor,bununla Ana Muhalefet olan ve Sosyal Demokratların Partisi SHP’yi de sindirmek amacıyla Parti liderinin yakınlarını mağdur ediyordu.Sosyal Demokratların halk önünde pek fazla sesleri çıkamıyordu.Nitekim Genel Başkanları Erdal İnönü bu baskılar karşısında siyaseti bırakıyordu. Ama SHP içindeki muhalifler bu davranışı kişinin beceriksizliğine atfediyordu.Özal böylece bir taşla iki kuş vurmuş oluyordu.Devlet bürokrasisi Küçültülüyor yetkiler genel değişim planı içinde Büyük Belediye Kanunu çerçevesinde yerel yönetimlere kısmen devredilmeye başlanıyor. (Devam edecek)

Hiç yorum yok: