TÜRKİYE Cumhuriyeti kurulduğunda Tevhidi Tedrisat
Kanunu ile birlikte Gelecek nesillerin
eğitimini çağdaş uygar Milletler seviyesinde olması için bir sistem
oluşturmuştur. Bana göre bu sistem de
Eğitime başlayan çocuklarımıza tam
laik bir anlayışla Latin alfabesi ile birlikte
semboller aracılığı ile Evrensel ve ulusal menkibeler, ulusal ahlak kuralları ve
prensipleri ,törenler ve alegorileri sunar ama seremonilerinin ve bu
sembollerin anlamını dikte etmez.Bunların yorumunda bilgi alanı
temel ilkelerden sonra tamamen özgürce düşünmesine bırakır.Yani bilgi yüklenen bireyin düşünmesini ve zihni melekelerini
geliştirmesini ister.Kişinin bundan sonra
bu bilgilerden ne kadar çok veya ne kadar az alacağı artık kendisine kalmıştır. Yani Eski
tabirle kişinin Fıtratı ile orantılı olacaktır.
Bu sistem Kişinin bir robot
değil,tamamen özgür düşünceli bireylerin oluşmasını hedeflemiştir.Bu eğitim
sisteminin kademeleri öyle bir düşünce merdivenidir ki her basamak
tırmanıldıkça ruhsal açıdan birey kendisi,yakınları,çevresi ve Ulu
yaradan hakkında ki bilgileri çoğalır.
Bu aşamada her hangi birinin
rehberliğine ihtiyaç duymuyacak bir aşamay gelir.Artık kendisi işik vermeye
başlar.
Evet Dostlar,bu gün bu sistem
değişitirlmektedir. Düşünen insan değil,aklını kullanan insan değil,tamamen
ezberci gelişimden ve geçmişinden bi haber ,yalnızca kendisine verilen sınırlı
bilgiler ışığında birer robot olması istenmektedir bu yeni sistemde.Bu değişim
Bana göre 1980 ler de başlamıştır.
Yeni Eğitim sistemi analitik
düşünen,aklını kullanan,sorgulayan birey
değil,yalnızca yükleme bilgi yetinen,her şeyi olduğu gibi kabullenen,tüketen,üretmeyen
bireyler oluşması sistemidir. Toplu Üniversite sınavlarının analamı budur.Toplu
Orta Öğretim sınavlarının anlamı budur.İnsanların duyguları ile oynayarak daha
iyi eğitim verileceği sanısı ile insanlar farkında olmadan robotlaşmaya
başlamıştır.
Düşünüz ki Üniversiteyi bitimiş
bir insan yalnızca Ölümü düşünerek
yetişiyor,sonra etrafına bildiği davranış dışındaki bir başkasına” Öteki dünya da öldüğün gün sorgulandığında dininin dilini
bilmediğinden nasıl cevap vereceksin?”Neden
diye sorulduğunda cevap “- Yüce yaradan gönderdiği dinin dili ile sizi
sorgulayacak da ondan” diyorsa,orada bir yanlışlık var demektir.Çünkü Yaradan
tüm insanları eşit yaratmıştır. Tüm semavi dinlerin kitapları bunu öngörür,özel
bir yaratılan yoktur.Bir yaratılan diğerinden üstün değildir.Eğer olayı bu
şekilde Yarattığının tek tip bir birey olmasını istemiştir.O halde neden tek
bir dil vasıtasıyla yarattığı ile iletişim kursun ki?Örneğin Ulu
Yaradan istese idi tüm insanlığı tek dille konuşan yaratıklar olarak yaratamaz
mıydı?
Neyse konumuza dönelim:
T.C. Kuruluş Felfesinde,Ülke
insanının tek tip insan olarak oluşmasını istememiştir. Türk
insanı ilk eğitimden başlayarak bu
dünyada düşünen ve yaşayan bir oyuncu olacaktır.
Bu sisteme Türk insanı Evrensel
alemin karanlık ve cehalet ortamından gelmiştir.Yeniden bu ortama girmesini ve
yaşamasını istemez.Ona mutlaka bir aydınlık,bir nur vermek hedefindedir.Ancak
burada istenen fiziki br ışık değil aydınlanmanın nurudur.
Türkiye Cumhuriyetinde Tevdihidi
tedrisat ile Milli Eğitiminin önemi Türk Bireyinin oluşturulan bu yeni dünyada
sorumlu bir dünyevi yaşamı olduğunun bilincine varmasını sağlamasıdır.
Bu sistemi oluşturanların bana
göre düşündükleri şey şudur;Nasıl ki bu dünyaya gelen yeni doğmuş bir bebek gibi zayıf
ve çaresiz bir durumdadır. Nasıl bu bebek, çocuk ve gençliğinde aldığı eğitimle
hayat yolculuğuna hazırlanıyorsa, İşte Türk bireyi bu eğitim sistemi ile
birinci derecede kendi ahlakî mabedini
inşa edebilmek için gerekli ders ve bilgileri alacaktır.Yani bir tür
çırak,kalfa ve Usta eğitiminden geçmelidir.Amaç Prototip insan değil
başlıbaşına İnsan gibi olmaktır.Hür düşünceli,hür vicdanlı bir varlık olmasını
sağlamaktır.İmparatorluk döneminin Kula kulluk sisteminin yarattığı cehaletin
karanlığından çıkartıp,Yaradanın yaratılış amacına uygun kulun yetişmesini
sağlamktır.
Bana göre yaratılışın amacı ,Bir
biribi seven,Aklını kullanan,üreten ve adil üleşen bir kul olmayı
sağlamaktır.Birey odaklı,ama bir araya geldiklerinde kollektif hareket eden kullar olmasını
sağlamaktır.Nakliyeci değil akliyeci aydın olmasını sağlamaktır.Bu yüzden
Çırak,kalfa ve usta üçlüsü
öngörülmüştür.Hepimiz bu yoldan geçtik, geçiyoruz.Yaradan kulundan bunu
istemiştir.Bunu şöyle açıklamaya çalışayım;
Malumunuz Çırak kelimesinin
anlamı “öğrenci” veya “yeni başlayan” demektir.Tanrı Bu kişinin yani çırağın Yolunda ilerleyebilmesi
için ona Üç semavi dinde öngörülen önce
hayatın üç temel ilkesi olan Kardeşçe
Sevgi, Yardımlaşma ve Hakikatı Arama
öğretmeyi emretmiştir. İlk okul da
verilen derslerin amacı budur.
Sonra Orta Öğretim aşamasında
verilen dersler le kişiye dört temel erdem olan Metanet, İtidal, Basiret ve Adalet
öğretilir.Bunların yanında gönlü genişleten, şahsiyete bütünlük kazandıran, vakur
bir insan olabilmeyi sağlayan diğer erdemleri de öğrenmesi sağlanır. Nedir
bunlar?Ketumiyet, itaat, alçak gönüllülük, Tanrıya iman, vicdan temizliği,
zamanın iyi kullanılması gibi erdemleri sağlayacak ve günlük hayatta
kullanabileceği bilgilerle mücehhez dersler verilir.
Dostlar,İşte Tevhid-i tedrisat ın
sonuç olarak yeni toplumun oluşmasında takip ettiği ilk ve orta eğitim sistemi çocukluğu ve gençliği sembolize eden bu derecelerde,
çırak ve kalfa Türk insanı bu gün kullanımdan kalkan yeminin gereklerini yerine getirmeyi ve
kardeşçe bir hayatı düzenleyen kuralları öğrenir. Bu iki eğitim mertbesinin
öğretisi vicdana hitap eder ve Çıraklıktan çıkıp kendi kademe kademe benliğini inşa etmeyi
öğrenir.
90 yılda ülkemiz bahsini ettiğimiz eğitim
sistemi ile şu veya bu şekilde oynanmasa idi
belki de medeni ülkeler safında ilk sıralarda bir yerde olurdu.Ama 1950
li yıllardan itibaren bu sistem aşamalı bir şekilde kırpılarak amacından saptı
ve bu gün hukuken olmasa bile fiilen ortadan kalktı.Çocuklarımız birer robot
gibi yetiştirilmeye,okumuş cahiller ordusu oluşturulmaya başlandı.Giderek de
sözde liberal olan ,bireysel odaklı tam anlamı ile tüketici bir toplum oluşmaya
başladı.İmparatorluk döneminde ki gibi kulun kulu niteliğinde bir toplum
görünümü arz-ı endam etti. Türk insanın kaderi bu olmamalı bence.Peki ne
yapmalı diye sorabilirsiniz. Yeni gençliğin Taksim-Gezi haykırışını iyi tahlil
etmemiz gerektiği kanısındayım. Çünkü bu haykırış Yalnız Türkiye değil Tüm
dünya’ya bir mesajdı.
Tüm dünya gençliği kulun kulu
olmamak için baş kaldırdı.Kendi benliğine saygı istediği,onun da insan olduğunu
hatırlatmak için baş kaldırdı.Bence bu baş kaldırı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ile
ciddi bir paralellik arz etmekte.Ülkeyi yönetmeye talip olanlar olaylara bizim yukarıda sunmaya çalıştığımız bakış açısı ile bakarlarsa Gelecek
nesillerimiz daha mutlu bir ortamda yaşamış olacaklardır.Artık ülkeler
emperyalist çıkarları için top tüfek kullanmanın kendilerine pahalıya mal
olduğunu gördüklerinden psikolojik savaş
diyebileceğim yöntemlerle insanlığı egemenlikleri altına almaya çalışmaktalar.Onlar
için en makbul insan türü düşünmeyen,üretmeyen,mutlak itaat eden,yanlızca
gününü düşünen,ben merkezci ,sevgiden uzak,sevgiyi seksle karıştıran iç güdüsel
dürtülerle yaşayan insan türüdür.İnsan eğitimini değil köle eğitimini ön gören
bir eğitim sistemi on lar için ciddi meseledir.Köle eğitimi dediğim şu; Tamamen
normatif beyin gücünü ön planda tutan
düşünmekten çok olduğu gibi uygulayan,sosyal anlamda analitik düşünmeyen sadece maddi
verileri tatbik ettiren bir eğitim sistemi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder