4 Aralık 2013 Çarşamba

EĞİTİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE BiR GÖRÜŞ


TÜRKİYE  Cumhuriyeti kurulduğunda Tevhidi Tedrisat Kanunu ile birlikte  Gelecek nesillerin eğitimini çağdaş uygar Milletler seviyesinde olması için bir sistem oluşturmuştur. Bana göre bu sistem de  Eğitime başlayan çocuklarımıza  tam laik bir anlayışla Latin alfabesi ile birlikte  semboller aracılığı ile Evrensel ve   ulusal menkibeler, ulusal ahlak kuralları ve prensipleri ,törenler ve alegorileri sunar ama seremonilerinin ve bu sembollerin  anlamını  dikte etmez.Bunların yorumunda bilgi alanı temel ilkelerden sonra tamamen özgürce düşünmesine  bırakır.Yani bilgi yüklenen  bireyin düşünmesini ve zihni melekelerini geliştirmesini ister.Kişinin bundan sonra  bu bilgilerden ne kadar çok veya ne kadar az  alacağı artık kendisine kalmıştır. Yani Eski tabirle kişinin Fıtratı ile orantılı olacaktır.

Bu sistem Kişinin bir robot değil,tamamen özgür düşünceli bireylerin oluşmasını hedeflemiştir.Bu eğitim sisteminin kademeleri öyle bir düşünce merdivenidir ki her basamak tırmanıldıkça  ruhsal açıdan  birey kendisi,yakınları,çevresi ve Ulu yaradan hakkında ki bilgileri çoğalır.
Bu aşamada her hangi birinin rehberliğine ihtiyaç duymuyacak bir aşamay gelir.Artık kendisi işik vermeye başlar.
Evet Dostlar,bu gün bu sistem değişitirlmektedir. Düşünen insan değil,aklını kullanan insan değil,tamamen ezberci gelişimden ve geçmişinden bi haber ,yalnızca kendisine verilen sınırlı bilgiler ışığında birer robot olması istenmektedir bu yeni sistemde.Bu değişim Bana göre 1980 ler de başlamıştır.
Yeni Eğitim sistemi analitik düşünen,aklını kullanan,sorgulayan  birey değil,yalnızca yükleme bilgi yetinen,her şeyi olduğu gibi kabullenen,tüketen,üretmeyen bireyler oluşması sistemidir. Toplu Üniversite sınavlarının analamı budur.Toplu Orta Öğretim sınavlarının anlamı budur.İnsanların duyguları ile oynayarak daha iyi eğitim verileceği sanısı ile insanlar farkında olmadan robotlaşmaya başlamıştır.

Düşünüz ki Üniversiteyi bitimiş bir insan  yalnızca Ölümü düşünerek yetişiyor,sonra etrafına bildiği davranış dışındaki bir başkasına”  Öteki dünya da  öldüğün gün sorgulandığında dininin dilini bilmediğinden  nasıl cevap vereceksin?”Neden diye sorulduğunda cevap “- Yüce yaradan gönderdiği dinin dili ile sizi sorgulayacak da ondan” diyorsa,orada bir yanlışlık var demektir.Çünkü Yaradan tüm insanları eşit yaratmıştır. Tüm semavi dinlerin kitapları bunu öngörür,özel bir yaratılan yoktur.Bir yaratılan diğerinden üstün değildir.Eğer olayı bu şekilde Yarattığının tek tip bir birey olmasını istemiştir.O halde neden tek bir dil  vasıtasıyla  yarattığı ile iletişim kursun ki?Örneğin Ulu Yaradan istese idi tüm insanlığı tek dille konuşan yaratıklar olarak yaratamaz mıydı?
Neyse konumuza dönelim:
T.C. Kuruluş Felfesinde,Ülke insanının  tek tip  insan olarak oluşmasını istememiştir. Türk insanı ilk eğitimden başlayarak  bu dünyada düşünen ve yaşayan bir oyuncu olacaktır.
Bu sisteme Türk insanı Evrensel alemin karanlık ve cehalet ortamından gelmiştir.Yeniden bu ortama girmesini ve yaşamasını istemez.Ona mutlaka bir aydınlık,bir nur vermek hedefindedir.Ancak burada istenen fiziki br ışık değil aydınlanmanın nurudur.

Türkiye Cumhuriyetinde Tevdihidi tedrisat ile  Milli Eğitiminin önemi  Türk Bireyinin oluşturulan bu yeni dünyada sorumlu bir dünyevi yaşamı olduğunun bilincine varmasını sağlamasıdır.
Bu sistemi oluşturanların bana göre düşündükleri şey şudur;Nasıl ki  bu  dünyaya gelen yeni doğmuş bir bebek gibi zayıf ve çaresiz bir durumdadır. Nasıl bu bebek, çocuk ve gençliğinde aldığı eğitimle hayat yolculuğuna hazırlanıyorsa, İşte Türk bireyi bu eğitim sistemi ile birinci derecede kendi ahlakî  mabedini inşa edebilmek için gerekli ders ve bilgileri alacaktır.Yani bir tür çırak,kalfa ve Usta eğitiminden geçmelidir.Amaç Prototip insan değil başlıbaşına İnsan gibi olmaktır.Hür düşünceli,hür vicdanlı bir varlık olmasını sağlamaktır.İmparatorluk döneminin Kula kulluk sisteminin yarattığı cehaletin karanlığından çıkartıp,Yaradanın yaratılış amacına uygun kulun yetişmesini sağlamktır.
Bana göre yaratılışın amacı ,Bir biribi seven,Aklını kullanan,üreten ve adil üleşen bir kul olmayı sağlamaktır.Birey odaklı,ama bir araya geldiklerinde  kollektif hareket eden kullar olmasını sağlamaktır.Nakliyeci değil akliyeci aydın olmasını sağlamaktır.Bu yüzden Çırak,kalfa ve usta  üçlüsü öngörülmüştür.Hepimiz bu yoldan geçtik, geçiyoruz.Yaradan kulundan bunu istemiştir.Bunu şöyle açıklamaya çalışayım;
Malumunuz Çırak kelimesinin anlamı “öğrenci” veya “yeni başlayan” demektir.Tanrı  Bu kişinin yani çırağın Yolunda ilerleyebilmesi için ona Üç semavi dinde öngörülen  önce hayatın  üç temel ilkesi olan Kardeşçe Sevgi, Yardımlaşma  ve Hakikatı Arama öğretmeyi  emretmiştir. İlk okul da verilen derslerin amacı budur.

Sonra Orta Öğretim aşamasında verilen dersler le kişiye dört temel erdem olan Metanet, İtidal, Basiret ve Adalet öğretilir.Bunların yanında gönlü genişleten, şahsiyete bütünlük kazandıran, vakur bir insan olabilmeyi sağlayan diğer erdemleri de öğrenmesi sağlanır. Nedir bunlar?Ketumiyet, itaat, alçak gönüllülük, Tanrıya iman, vicdan temizliği, zamanın iyi kullanılması gibi erdemleri sağlayacak ve günlük hayatta kullanabileceği bilgilerle mücehhez dersler verilir.
Dostlar,İşte Tevhid-i tedrisat ın sonuç olarak yeni toplumun oluşmasında takip ettiği ilk ve orta eğitim sistemi  çocukluğu ve gençliği sembolize eden bu derecelerde, çırak ve kalfa  Türk insanı  bu gün kullanımdan kalkan  yeminin gereklerini yerine getirmeyi ve kardeşçe bir hayatı düzenleyen kuralları öğrenir. Bu iki eğitim mertbesinin öğretisi vicdana hitap eder ve Çıraklıktan çıkıp  kendi kademe kademe benliğini inşa etmeyi öğrenir.
 90 yılda ülkemiz bahsini ettiğimiz eğitim sistemi ile şu veya bu şekilde oynanmasa idi  belki de medeni ülkeler safında ilk sıralarda bir yerde olurdu.Ama 1950 li yıllardan itibaren bu sistem aşamalı bir şekilde kırpılarak amacından saptı ve bu gün hukuken olmasa bile fiilen ortadan kalktı.Çocuklarımız birer robot gibi yetiştirilmeye,okumuş cahiller ordusu oluşturulmaya başlandı.Giderek de sözde liberal olan ,bireysel odaklı tam anlamı ile tüketici bir toplum oluşmaya başladı.İmparatorluk döneminde ki gibi kulun kulu niteliğinde bir toplum görünümü arz-ı endam etti. Türk insanın kaderi bu olmamalı bence.Peki ne yapmalı diye sorabilirsiniz. Yeni gençliğin Taksim-Gezi haykırışını iyi tahlil etmemiz gerektiği kanısındayım. Çünkü bu haykırış Yalnız Türkiye değil Tüm dünya’ya bir mesajdı.


Tüm dünya gençliği kulun kulu olmamak için baş kaldırdı.Kendi benliğine saygı istediği,onun da insan olduğunu hatırlatmak için baş kaldırdı.Bence bu baş kaldırı  Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ile ciddi bir paralellik arz etmekte.Ülkeyi yönetmeye talip olanlar olaylara  bizim yukarıda sunmaya çalıştığımız  bakış açısı ile bakarlarsa Gelecek nesillerimiz daha mutlu bir ortamda yaşamış olacaklardır.Artık ülkeler emperyalist çıkarları için top tüfek kullanmanın kendilerine pahalıya mal olduğunu gördüklerinden  psikolojik savaş diyebileceğim yöntemlerle insanlığı egemenlikleri altına almaya çalışmaktalar.Onlar için en makbul insan türü düşünmeyen,üretmeyen,mutlak itaat eden,yanlızca gününü düşünen,ben merkezci ,sevgiden uzak,sevgiyi seksle karıştıran iç güdüsel dürtülerle yaşayan insan türüdür.İnsan eğitimini değil köle eğitimini ön gören bir eğitim sistemi on lar için ciddi meseledir.Köle eğitimi dediğim şu; Tamamen normatif  beyin gücünü ön planda tutan düşünmekten çok olduğu gibi uygulayan,sosyal  anlamda analitik düşünmeyen sadece maddi verileri tatbik ettiren bir eğitim sistemi.

Hiç yorum yok: