Sayın Neval Konuk Hanımın bilgilendirdiği Sayın Ahmet Tetik. com'dan alıntı
…Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rü'yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.
Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular... *
Balkan Harbi’nin üzerinden geçen yaklaşık yüz yıllık bir zaman dilimine rağmen; savaşın, kaybın, göçün toplumsal hafızada bıraktığı izler silinmedi. Sonuçları itibariyle Batı Rumeli’de 500 yıllık bir Türk hakimiyetinin sonunu getiren Balkan Harbi hakkında birçok eser kaleme alındı, birçok değerlendirme yapıldı ve hatıralar yazıldı. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ise 1925 yılında Harp Akademileri’nde verdiği ‘Balkan Harbi’ adlı konferansta, “Bizim Ordu bütçesi Bulgar Ordu bütçesinin dört, müttefiklerin Ordu bütçelerinin toplamının iki katıydı. Bununla beraber millet, Orduda, ödediği para ile münasip iş görememişti…’’ der.
Cihan GÜNEŞ
Balkan Harbi’nin üzerinden on yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, harbin bizzat içerisinde bulunan Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, 1925 yılında Harp Akademileri’nde ‘Balkan Harbi’ konulu bir konferans verir. Selanik, Kosova, Manastır, Yanya ve İşkodra’nın nasıl elden çıktığını anlatan Fevzi Çakmak; muharebeleri askeri, sosyal ve ekonomik yönden ayrıntılarıyla aktarırken, ilgi çekici çeşitli değerlendirmelerde bulunur, bunun yanı sıra bazen sert bir üslup da kullanarak özeleştiri yapar ve geleceğe dair önemli mesajlar verir.
Tozlu raflardan çıkarak, okuyucuyla buluştu
Fevzi Çakmak’ın bu önemli konferansı, döneminde “Garbi Rumeli’nin Suret-i Ziyaı ve Balkan Harbinde Garp Cephesi’’ adıyla kitap halinde yayınlanır. Uzun süre kütüphanelerde sadece Osmanlıca bilen az sayıda araştırmacı tarafından incelenen ve dikkatlerden kaçan bu eser, emekli bir asker olan Ahmet Tetik tarafından titizlikle günümüz Türkçesi’ne aktarıldı ve ‘Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik’adı altında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı.
“Düzenli tümen, iç siyasetle uğraşan birkaç subayın kışkırtmasıyla çürüdü’’
Ordunun disiplininin, kişisel siyasi tercihler sonucu darmadağın olduğunu belirten Mareşal Fevzi Çakmak, biraz da öfkeyle şunları söyler: “1912 yılı Nisan sonlarına doğru Arnavutluk’ta isyan çıkmış, Mayıs ve Haziran aylarında İpek, Yakova ve Piriştine’de karışıklıklar sürerken, isyanı bastırmak için İstanbul’dan gelen 1. Tümen de isyancılarla birleşmişti. Millet meclisisinde “İtilafçılık”, Orduda “halâskarlık”, Arnavutluk’ta “başkımcılık” elele yürüyorlardı… Bu düzenli tümen, iç siyasetle uğraşan birkaç subayın kışkırtmasıyla çürüdü, inancı bozuldu. Askerler subaylarını, subaylar askerlerini tanımamaya başladı. O düzenli birlik rezil oldu, itibarını kaybetti…”
“Düşmanlara aldanılarak , 70 bin asker terhis edildi”
Harp öncesi siyasi idarenin yönetim zaaflarını ve bunun ordunun savaşma iradesine etkilerini dile getiren Fevzi Çakmak, olumsuzlukları şu şekilde aktarır: “Askerlerin arasında başlayan sızlanmayı ortadan kaldırmak üzere 1912 yılı Haziran ayı ortalarında iktidara gelen Gazi Ahmet Muhtar Paşa Hükümeti redif ve ihtiyatların tamamen terhisiyle yetinmeyerek, barış zamanında ordunun önemli bir kısmını oluşturan 1908 girişli yeni nizamiye askerlerini bile terhis etti… Seferberlikten önce Trakya ve Makedonya’daki askeri kuvvetimiz düşmanlarımızın iki katıydı. Seferberlikte doğal olarak üstünlüğümüzü koruyacaktık. Oysa düşmanlara aldanılarak , 70 bin asker terhis edildi. Böylece barışta düşmanlarımıza karşı mevcut olan üstünlüğümüzü kaybettik. Bulgaristan ise bu sırada manevra bahanesiyle ordusunu takviye ediyordu…”
“Üsküp’te subaylar bile savunma yapmayı reddetti’’
Konuşması içerisinde komuta kademesindeki niteliksizlikten ve kötü idareden de sıkça bahseden Fevzi Çakmak, “…Birliklerin olağanüstü dağınıklığı, özellikle redif ve ikmal askerlerinin tamamen memleketlerine savuşmaları, Üsküp’te subayların bile savunma yapmayı reddetmeleri çok korkunç bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Bu esnada düşmanlarımız kararsızlık içindeydi. Üsküp’ün, İştip’in boşaltılmalarından birkaç gün sonra, halkın çağrısıyla işgal edilmeleri, düşmanların moralini gösteren açık örneklerdir…’’ ifadelerini kullanır.
“Teknik birliklerimiz hemen hemen hiç iş görmemişlerdir”
Bu problem etrafında derin özeleştiride bulunan Fevzi çakmak şu cümleleri kuruyor:
“Başsız asker savaşmaz ve savaşamaz. Hasan Ali Rıza gibi komutanların elinde Türk askeri hatta Arnavut redifleri bile iyi savaşmışlar, kötü komutanlar panik çıkmasına sebep olmuşlardır… Rütbelerin tasfiyesi kanunu birtakım ehil olmayanları işbaşından almakla birlikte, dairelerde çürümüş birçok kıdemli fakat askerlikten habersiz kimseleri emir komuta makamına getirmiş ve orduda büyük düzensizliğe sebep olmuştur…Teknik birliklerimiz hemen hemen hiç iş görmemişlerdir. Tayyaremiz hiçbir iş görmedi. Telsizler kırıldı, hatta âdi telgraf ve telefon bile gerektiği gibi çalışmadı. ”
“Vatan parçasının terk edilmesi, giderilemeyecek acılar, hasretler meydana getirdi”
Yaşanan bozgununun ardından geri çekilişi aktaran ve “Açlık ve sefalet manzarası korkunçtu. Askerler sokaklarda dileniyor, çamurların içinde düşüp kalıyorlardı. Bu yürekleri parçalayan manzara, her göreni yaralıyordu” diyen Fevzi Çakmak, yapılan ateşkesin ardından 19 Haziran 1913 tarihinde 500 yıllık ata topraklarından ayrılışı şu iç acıtıcı cümlelerle ifade ediyor: “19 Haziran 1913 sabahı Karadeniz gemisi, akşama doğru da Gülcemal vapuru Seman İskelesi’nden hareket ettiler. Ben de Gülcemal vapurundaydım. Batı Rumeli’de 500 yıllık Türk hakimiyetine veda ettik… Atalarımızın asırlar boyunca kanlarıyla suladığı, eski ve yeni şehitlerimizin gömüldüğü vatan parçasının terk edilmesi kalplerimizde giderilemeyecek acılar, hasretler meydana getirdi…”
Bölgenin nüfusu, askerlerin niceliği ve teçhizatı hakkındaki çizelgeler, muharebe anılarını gösteren krokilerle hazırlanmış kitapta Fevzi Çakmak, geçmişteki hataları, yanlışlıkları, eksiklikleri özeleştiriyle irdeleyerek, ordunun nasıl bir nitelikte olması gerektiği konusunda geleceğe de bir anlamda mesaj veriyor.
_____________________
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder