13 Ağustos 2008 Çarşamba

KANDIN VE ERKEKLER ARASI EŞİTLİK VE SORUNLAR












19.03.2006 tarihinde Radikal gazetesinde Ayşe Kadıoğlu isimli bie hanım efendinin yazdığı yazı üzerine aynı tarihte okuyucu yorumları bölümünde yazdığım yorumu aktarıyorum.



Yazar diyor du ki;
Friedan, kadınların mutsuzluklarını "adı konulmamış bir sorun" olarak telaffuz ederek, varlıklı bir eş ve sağlıklı çocuklara sahip olan ev kadınlarının da mutsuz olma hakkını şaşkın bir erkek egemen toplumun yüzüne beklenmeyen bir tokat gibi çarptı. Nasıl olurdu da bir kadın evinin yerlerini cilalamaktan gizemli bir doyum hissi duymazdı?....Kadınların onları bebekleştiren bir toplumda yetişkin gibi hissetmemeleri, onları aile içine hapseden bir yapıdan tatmin olmamaları son derece doğal.... bu iç sıkıntılarının toplumun onlara biçtiği rollerden kaynaklandığını düşünüyordu....Kadınlar iş hayatında yeterince yükselemedikleri zaman bunun sorumlusu olarak kendilerini görüyorlar. İş ve aile arasında bocalayıp, mutsuz olup tekrar eve dönmeyi seçebiliyorlar. Liberal söylemin yetersizliği buralarda başlıyor. Ancak yine de "karar verenin kadın olması"nın önemi çok büyük. Bu konuyu geçtiğimiz haftalarda kadınların soyadı konusu tartışılırken bir kez daha düşündüm. Türkiye'de kadınlar bir süredir babalarının ve kocalarının soyadını birlikte kullanabiliyordu, ancak yeni gündeme gelen bir düzenleme kadınları "ya kocalarının ya da babalarının" soyadını seçmeye zorlayacağı için kadın kuruluşları tarafından epeyce eleştirildi. Bu tartışma kararı kimin vereceğinden ziyade hangi soyadının kullanılması gerektiği üzerine odaklandı. Kararı verenin devlet olması pek eleştirilmedi. Oysa kadının devlet tarafından bir birey olarak tescil edilmesi daha önemli değil mi? Neden nüfus hanesi sahibinin erkek olduğu bir düzenleme içindeyiz? Devlet neden birey yerine aileyi korumayı seçiyor? Kadınların kendi soyadlarına karar verme hakları ve birey olarak kayıtlarının tutulması daha önemli değil mi? Friedan'ın başını çektiği liberal feminizm günümüzde bu tür sorular ile gündeme geliyor. Ona yöneltilen tüm eleştirilere rağmen, kadının bireyselliğinin bastırıldığı ortamlarda hâlâ geçerliliği var.
Diyordum ki;
Sayın yazar elbette görüşünü ortaya koymuş saygıyla karşılarım.Ancak eğer konuları bir ikilem ve hatta cins farkılığı olarak ortaya koyarsak bunun ardı arkası kesilmeyen yeni sorunları da beraberine getirir.Erkekler erkekliklerine sığdıramadıklarından ulu orta konuşmuyorlar ama karşı cins tarafından tecavüze uğrayan,hatta kadınlardan fazla kandınlardan dayak yiyen erkek yok mu?Var.Kadın hakları varsa erkek hakları da var demektir.Her şey erkek egemen değil elbette.Hele bizim toplumda görünürde erkek egemen toplumuz ancak gerçek hiç te öyle değil gibi.Erkek doğumundan ölümüne kadar kadın egemenliği altındadır.Bakmayın biz erkeklerin böbürlenmesine.


Bir an için hayal edin tüm rolleri değiştirelim,doğurma hariç o Allah'ın düzeni.gerçekten kimin haklarının savunulması gerekir o zaman her şey açık seçik ortaya çıkar.Hanımların zor alımı kaba kuvvete daynamamaktadır.Tamamen Psikolojik yöntemlere dayanır.Sorun burada.


Biraz düşünelim neden Gelin Kaynana çekişmesi ve hatta kavgası vardır?Bu çekişme taraflardan birinin doğal nedenler veya yasal nedenler yüzünden devre dışı kalması halinde bütün tartışmalar son bulur.Çünkü artık erkeğin mülkiyeti tam anlamı ile ayakta kalan tarafın eline geçmiştir.


Günümüzdeki boşanma nedenlerinin en önce gelen nedeni gelin kaynana müdahaleleridir.Yazımı güzel bir yakıtırma fıkrası ile bitireyim.

Bir ülkede bir kız ile anne baş başa oturmuş dertleşiyorlarmış.Kız annesine dert yanmış.

Kız:-Anne,eim beni çay demliyememekle suçluyor.Sen bana çay nasıl demlenir öğretirmisin?

Anne- Kızım ondan kolayı ne var ki;Öncelikle kullandığın çaydanlığın ruhunu kavramalısın.Bak kızım,çadanlık iki kademedir.Birinci parça büyüktür,yani suyu kaynattığın yerdir.Bu kaynananı simgeler.Fokurdar durur.Demlik de gelini simgeler.Zaman geçtikçe alttan gelen fokurdamaların ısısıyla çay demlenmeye devam eder. Ne kadar uzun sürerse dem o kadar koyulaşır ve güzelleşir.İçeni o kadar çarpar.

Kız;-Peki anne iyi söylüyorsun da Çay bardağı ne anlama geliyor?

Anne;-A kızım çok basit o da kocayı temsil eder.Bir yandan gelin doldurur,bir yandan kaynana doldurur,demi açar.İlave edeyim,çay kaşığı ise görümcedir,eltidir.arada bir gelir çayı karıştırır gider.Çayın şekeri de çocuklardır.Tad verir.

Kız;Peki çay tabağı ne peki?

anne;-Ha o mu?Kayın pederi temsil eder,zavallı dökülenleri toplar.

İşte sevgili okurlarım anladınız mı eşitlik nerdeymiş.!


Posted by Picasa

Hiç yorum yok: